Rooftop Prince(Çatıkatı Prensi): Park Yoo Chun ve Han Ji Min Uyumu

22 Ocak 2014 Çarşamba

Bu Oyuncular Bi' Harika Dostum

Dizi adı:  Rooftop Prince
Bölüm Sayısı: 20
Ülke: Güney Kore





2012 yapımı şahane bir dizi ile karşınızdayım!(Artık yazdıklarımı her kim okuyorsa.) Oyuncularıyla gönlümde taht kuran bu diziye merhaba deyin. :)) Sahne arkası fotoğraflarına baktığımda "Aman Allah'ım. Bu ne sevimlilik!" dedim her biri için. O kadar uyumlu ve doğallar ki. Bayıldım... 


Sözü uzatmadan dizinin konusuna geçeyim: Teeee günümüzden 300 yıl önce bir gün, veliaht prenses sarayda ölü olarak bulunuyor. Bunu haber alan veliaht prens de çılgına dönüyor ve prensesi öldüreni bulmak için hemen kendine en nitelikli elemanlardan oluşan bir ekip oluşturuyor. Bkz:  Song Man Bo, Do Chi San , Woo Yong Sul ve tabi ki de prens Lee Gak. Ya da benim deyişimle Muhteşem Dörtlü! Muhteşem Dörtlü olayı çözmeye çalışırken birden kendilerini 300 yıl sonrasında, yani günümüzde buluyor. Gözlerini Park-ha'nın evinde açıyorlar. Böylece hem onlar hem de biz Park-ha ile tanışmış oluyoruz. Sonra gel zaman git zaman, prensesin ölümünün arkasındaki sırrı burada bulabileceklerini anlıyorlar. Olaylar oradan yürüyüp gidiyor zaten. 


Biraz da dizinin geneline bakalım... :))










Muhteşem Dörtlü'nün teknolojiyle tanışma aşaması... Canlarım benim, kıyamam. ^^  Tabi 300 yıl önce ne Jack'in dev fasulye sırığı gibi binalar var ne de tar tar tar çalışan arabalar. Adamlar bir anda bunların hepsini karşılarında görünce maymuna döndüler. Valla sizi bilmem ama ben bu sahnelere bayağı güldüm. :D Neyse ki teknolojiye çabuk alıştılar. :))





Park-ha'nın Lee Gak'a karşı "Sen ne ayaksın?" tavırları(unni oldukça dobra :D) ve Lee Gak'ın odunlukları, yine bizi güldüren sahnelerdi. Ama elbette ki onlar da K-drama geleneğini bozmayıp dizinin başlarında birbirlerine gıcık oldular, sonra olayı aşka meşke bağladılar. :))





Boys Over Flowers'ın F4'ü ile kıyasıya yarışırlar. :D İkisi arasında bir tercih yapmanız gerekse hangisini seçerdiniz? 




 
                   

Biraz da Lee Gak'ın "tatlı" sevdasından bahsedelim. Felsefesi "Tatlı de, canımı ye." O kadar çok seviyor ki tatlı şeyleri, her bölümde en azından bir kez tatlı yediğini görüyoruz. Hele meyveli yoğurda bayılıyor. :D




 

Belki de dizinin en komik sahnesi; asansör sahnesi. Bizim Muhteşem Dörtlü, asansörü deneme kabini sanınca işler karışıyor. Asansörün durduğu katlarda yaşanılan gerilimi siz tahmin edin. :D

Bkz: 





Lee Gak'ın meyveli yoğurtları gibi dizinin vazgeçilmez gıdalarından biri de omurice. O kadar iştahla yiyorlardı ki benim de oturduğum yerden canım çekti. Belki bir gün yapmaya çalışırım. Ve muhtemelen yapamayıp, hastanelik olurum. Neyse, konumuz bu değil. Biz devam edelim...







Fotoğraf çekilmeleri bile ayrı bir olaydı. Ama ablası, onlar teknolojiye daha tam olarak alışamadılar. :)))

Yong Sul, Park Ha konusunda çok karmaşık mesajlar verdi. Bir ara Park Ha'dan hoşlanıyor sandım ama öyle bir şey olmadı. Ben de rahat bir nefes aldım. :D


     
Park-ha'nın tekrar tekrar duymak istediği kelime grubu. O "Bir daha söyle." derken ben de ona eşlik ettim. :>













Bu dans hiç unutulur mu? :D



Saçları kesilirken kalp krizi geçirip ölecekler diye çok korktum. Yazık be, kıyamam. ^^^






Onlar sayesinde tam bir eşofmansever oldum. Ayrıca final bölümünde o eşofmanları tekrar üstlerinde görmek beni inanılmaz mutlu etti. Unutulmamış.  :))



 

Zırt bırt ortaya çıkan sevimli kebelek, seni de seviyorum ulen! :D




Onu seviyorum, bunu seviyorum... Peki hiç sevmediğin birileri, bir şeyler yok mu diyeceksiniz. Var tabi! Şimdi karşınıza "Allah'a yakın, bize uzak." bir çift geliyoooğğğrrr:
Allah'ın belası gıcık kuzen Tae Moo ve evlerden ırak, at dişli kız kardeş  Se Na. Hooopp cuk. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. İkisi de birbirinden beterdi. Park Ha ve Lee Gak'a yapmadıklarını bırakmadı Allahsızlar. Bunların entrikalarını izlerken ekranı bıçaklayasım geldi. Hele o Se Na... O yok mu o! Böyle kız kardeş olmaz olsun! Bu ne kıskançlık be. Park Ha'nın sahip olduğu ya da sahip olmak istediği her şeye göz koydu. Lee Gak'a örneğin. Yapıştı çocuğa bırakmıyor. Zaten asılmadığı bir ben kaldım herhalde. Ayrıca, Park Ha'cım, canım, balım, birtanem, sen neden halen bu yellozu korumaya çalışıyorsun?  -_-  Bir de sonlara doğru bi' iyi tarafa geçmeler, bi' aydınlanmalar falan... Hayır, iyilik yapmak nerede bu cadı nerede? Neyse, senaristler anladı. -_-

Vefasız Te Moo! Senin de Allah belayanı versin. Evlerine ateşler salınsın inş. Her taşın altından sen çıkıyordun.




Şimdi gelelim final sahnesineeee. Aslında 19. bölüm final yapılıp seyirci mal gibi ortada bırakılabilirdi fakat açıklanması gereken olaylar olduğu için dizi 20. bölümde finalini yaptı. 

Efenim finalde Muhteşem Dörtlü kendi zamanına kademeli kademeli(bkz: yavaş yavaş kaybolarak) geri döndü. Sevgili prensimiz orada prensesin ölümünü(!) çözdü ve gereken kişilere cezalarını verdi. Ben de yerimden bir "Oh olsun!" çektim tabi. 

Prens için kendini feda eden Bu Yong ciğerimi dağladı. :( Neyse ki prens Bu Yong'un ona yazdığı veda mektubunu buldu. Mektupta aşkını itiraf etmiş, kıyamam. (Zaten diziyi izlerken ya çok güldüm ya "kıyamam" dedim. Öyle bir diziydi. :/) Prens de boş durmuyor tabi Bu Yong'un reenkarnesi olan, biricik aşkı Park Ha'ya mektup yazıyor. 

İşte o mektuplar:

Bu Yong'dan Lee Gak'a:

"Majesteleri,
Bu mektubu okuyorsanız hayattasınız demektir. Bu yüzden de çok mutluyum.
Ölüyor olmanın tek güzel yanı var. Sonunda kalbimdekini söyleyebileceğim için çok mutluyum. Majesteleri, sizi daima sevdim. Sizi hep sevdim. 
Ölüyken yaşıyor olup, yaşarken ölü olmak... Yüzlerce yıl sonra bile sadece sizi seveceğim."

Lee Gak'dan Park Ha'ya:


"Park Ha,
Sağ salim vardım. Sen nasılsın? 
Eğer bu mektubu okuyorsan, elinde tuttuğun mektup 300 yıllık olmalı. Bu mektubu bulan sensen, daha önce sana söylediğim "aptal" sözünü geri alıyorum. İptal edildi. 
Dükkanda işler nasıl gidiyor? 
Şu anda seni sadece hayal edebiliyorum. Yanımda olmadığın için sana dokunamıyorum. Seni o kadar çok özledim ki delirmek üzereyim. Sesini duymak ve sana dokunmak istiyorum. Seni bir kez görebilmek için ölmem gerekseydi, hemen şimdi ölürdüm. Gitmeden önce seni sevdiğimi daha çok söylemeliydim. 
Park Ha, seni seviyorum. 
Gülümseyen yüzünü çok özledim. Kendine iyi bak."



Tabi ben burada bi' kendimden geçiyorum. Yüzüme bir hüzün dalgası çarpıyor, ağlamaklı oluyorum.  :(





300 yıl önce ölen Bu Yong olduğu için Lee Gak'çım ne yazık ki yalnız kalıyor. Park Ha da bir başına kalakaldı diyordum ki sen oradan prens Lee Gak'ın reenkarnesi -Tae Yong - gel. Hem de her şeyi hatırlar bir şekilde. İşte ben de tam bu noktada reenkarne olayını çözüyorum. Reenkarneye uğrayan ruhlarda yaşanmışlıklar kalıyor. Yani Tae Yong, Lee Gak; Park Ha da Bu Yong oluyor. Böylece en başından beri gerçekleşmesi gereken kader gerçekleşiyor ve bu iki ruh birbirine kavuşuyor. 

Tabi ben yine ağlıyorum, "kıyamam"lar çekiyorum. :(((

Ve şimdi çakzel bir noktaya değinmek istiyorum. Son bölümünde de çok güzel performanslar sergilenmiş sayılı K-dramalardandı. Bunun en önemli nedenlerinden biri de Yoo Chun ve Han Ji Min arasındaki kimyaydı bence. Tabi ki üçlünün diziye kattığı sempatiklik de paha biçilemez. :D





Diziden Kareler








Çok amaçlı eşofman. :D








Bu bir kavga başlangıcı olabilir, aman dikkat! 





Sahne Arkasından :D




,







Oyuncular:



  • Park Yoo Chun / Lee Gak - Yong Tae Yong 

  • Han Ji Min / Park Ha - Bu Yong







  • Lee Tae Sung / Yong Tae Moo









  • Jung Yoo Mi / Hong Se Na - Hwa Yong 








    • Lee Min Ho / Song Man Bo








      • Choi Woo Shik / Do Chi San 









      • Jung Suk Won / Woo Yong Sul 





      • Ve son olarak da dizide geçen üç parçayı sizinle paylaşmak istiyorum:

        1.  Beak Ji Young - After A Long Time
        2. ALi - Hurt
        3. Jay Park - Happy Ending


        Ben bu diziyi izlerken oldukça eğlendim. Test ettim, onaylıyorum ve öneriyorum. 



         Esen kalın efenim. ^^



        -Dilek

        Hiç yorum yok:

        Yorum Gönder

         
        FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS